010 – Arayış

Arayıştır çoğu şeyin başı. Kendini bulmaktır asıl amaç, amacına ulaşmayı herkes başaramaz ama zaten bu yüzden mezarlıklar vardır.

Belki bu mecrada bile bir şeyler arıyoruz. kendimizden parça, ilgi duyduğumuz bir alan, bir yoldaş, arkadaş veya dost. neden aradığımız konusunda bir fikrimiz yok sadece yokluğunu hissettiklerimiz aramaktayız.

Bu arayışa düşünerek başlar insan. Acaba ben burada fazlalık mıyım diye düşünür düşünür ve düşünür. Bazen kendi düşüncelerini arar insan o derece kaybolmuştur çünkü. En sonunda kendini fazlalık hisseder insan ve her şeyden, herkesten kaçar. Herkesten kaçar çünkü kalabalıkta yalnızdır, başıboş bir yaprak gibi rüzgarla oradan oraya savrulur. Kendine uygun bir yer bulamaz çünkü kopmuştur bir kere dalından.

Dünyaya daha iyi bakmaya başlamıştır, gezer dolaşır dünyayı başka hayatlar mekanlar bir sürü insan tanır ama kendine bir yer bulamaz. Çünkü ayrılmıştır ait olduğu yerden. Belki bir daha hiçbir yere alışamaz, kendini bulamaz.

En sonunda yere toprağa düşer insan, öncesinde olduğu yere bakar ve görür ki aslında ne kadarsa yüksekte yaşamış. Dalından koptuktan sonra sürekli aşağıya doğru düşmüş, belki bazen rüzgarın yardımıyla daha da yükselmiş ana rüzgar artık yok.

Toprakla buluşması çok değerlidir o yaprak için çünkü sonunda kavuşmuştur. Hiçbiri umrunda değildir, ne kadar yüksekte olduğunun veya nereleri görüp gezdiğinin hiçbir anlamı kalmamıştır. Çünkü kavuşmuştur ait olduğu yere. Toprağa karışıp kaybolur. Belki yeniden bir ağaçta hayat bulur belki de başka canlılarda neşe bulur.

Ancak arayışı hala bitmemiştir tekrar ve tekrardan başlar bu dur durak bilmeyen arayış. Çünkü kendisine en uzak şeyi aramaktadır, kendisini!! Kendinisinden kopan veya koplarılmış parçalarını arar insan.

Yalnızlıktan sıkılan benliğine bir yoldaş ararsın en çokta. Derdini anlatabilecek birini ararsın, kendi kendine konuşmaktan sıkılmışsındır.

İstersin aradığın şeyleri bulmayı, belkide her şeyden çok istersin. Ancak bazen yolculuk hedeften daha önemlidir, bu dünyadaki amacımız gibi. Hepimiz aynı sona doğru yol alıyoruz ancak gittiğimiz yollar, geçtiğimiz mevsimler, yaşadığımız zamanlar farklı. Hislerimiz değişiyor. Gördüğümüz kişiler, mekanlar ve olaylar, aynı gittiğimiz yolu bir pencereden izlemek gibi hissettiriyor. Bazı zamanlar mola verip o manzaranın, belki de bir süreliğine, bir parçası haline geliyoruz. Ama sonrasında yollarımız ayrılıyor belki de bir daha hiç birleşmemek üzere. Belki yolculuğun bir bölümünü birlikte geçirebileceğin insanlar bulabilirsin ancak ve ancak elinde sonunda onlarla da yolunu ayırmak zorunda kalıyorsun.

Zamanın kötülüğünden biriside bu sadece ileriye doğru hareket ediyor. Zamanla beraber değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir. Değişim süregeldikçe senin arayışın devam eder ta ki saatin en son tik-tak etmesine kadar. O saatten sonra her şey durur yol bitmiştir, daha fazla arayışa gerek yoktur.

Bizi neyin beklediğini bilmiyoruz yolun sonunda, ancak bizim için önemli olan yolun kendisidir. Nereden nasıl geçtiği, veya bizim bunların kıymetini bilip bilmediğimizle alakalıdır. Bu yolu yalnız başına gitmek istemezsin. Kim böyle bir şey ister ki zaten. Ama şunu da unutma yolculuğun başından sonuna kadar senin yanında olacak kişi yine sensin. Kendi kendinin hem düşmanı hemde yoldaşısın. Kendini arayıp bulman gerekir ki bu da saatin son tik-tak demesine kadar sürekli değişir ve değişir. Arayışımız bizim sonumuza kadar devam edecektir…


Posted

in

by

Tags:

Comments

Yorum bırakın

WordPress.com ile Oluşturulan Web Sitesi.